
ATRİYAL FİBRİLASYON
En sık rastlanan kalp ritim problemidir. AF veya Afib olarak da adlandırılmaktadır.
Kalp, normalde sinüs düğümü adı verilen bir noktadan çıkan elektrik sinyallerinin kalbin içindeki kablo benzeri bir ağ üzerinde yayılması ile uyarılır ve bu sayede kasılır. Bu sisteme kalbin ileti sistemi adı verilmektedir. Sinüs düğümü ev aydınlatmalarında kullanılan bir elektrik anahtarı gibi işlev görmektedir. Atriyal fibrilasyon geliştiğinde ise kalbin atriyum adı verilen odacıkları içinde bir çok kısa devre oluşarak sinüs düğümü uyarılarını baskılayarak elektriksel kontrolü ele geçirmektedir. Normalde 60 ile 90/dak. arası olan kalp hızı, atriyumlarda 400-600/dak. ya ulaşmaktadır. Bu 400-600 uyarının bir kısmı, düzensiz olarak kalbin karıncıklarına (ventrikül) ulaşarak kalpte kasılmalara yol açar. Bu nedenle atriyal fibrilasyon ilaç kullanmayan bir hastada ilk sefer geliştiğinde kalp hızı düzensiz bir şekilde 100-150 arasında atar. Kalp hızı bu kadar çok yükseldiğinde hastaların çoğu öncelikle çarpıntı hisseder. Bazı hastalarda aniden çok fazla artan kalp hızı nedeni ile, bayılma, göğüs ağrısı, nefes darlığı da çarpıntıya eşlik edebilir.
Atriyal Fibrilasyon Tanısı Nasıl Konulur?
Tanı koymak için tam çarpıntı anında EKG çekilmesi elzemdir. Alınan EKG örnekleri ile tanı kesin olarak konulmaktadır. Bazen atriyal fibrilasyon kendi kendine sonlanabilmektedir. Hasta sağlık kuruluşuna müracaatında atriyal fibrilasyon sonlanmış olabilir. Bu durumda hastaya takılacak 24, 48 veya daha uzun süreli holter EKG’ler ile çarpıntı yakalanmaya çalışılır. Veya hastaya, çarpıntı geliştiğinde hızlıca, EKG çekilebilecek bir sağlık kuruluşuna müracaat etmesi önerilir. Çarpıntı atağı geçmeden EKG çekildiğinde AF tanısı teyit edilebilir.
Atriyal fibrilasyon, en sık olarak yaşlı ve hipertansiyonu olan hastalarda gelişmektedir. Fakat kalp kapak problemleri, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği ve hipertroidi de (zehirli guatr) atriyal fibrilasyona neden olabilmektedir.
Atriyal fibrilsayon Felç Riskini Arttırır
Atriyal fibrilasyon geliştiğinde kalp içinde atriyumlarda (kulakçıklarda) kan durağan kalmaktadır. Kan durağanlaştığında pıhtılaşmaya eğilimi artmaktadır. Kalp içinde pıhtılaşan kan beyin damarlarına kaçtığında felç gelişmektedir. Gelişen felç olaylarının yaklaşık %20-25’inin atriyal fibrilasyon nedeni ile oluştuğu bilinmektedir. Felç gelişimini engellemek için aspirinden daha güçlü kan sulandırıcı ilaçların kullanılması gerekmektedir. Bu amaçla yıllardan beri coumadin isimli bir ilaç kullanılagelmektedir. Fakat coumadin, kullanımı esnasında sürekli kan tahlili ile takip edilmesi gereken bir ilaçtır. Bu amaçla son yıllarda yeni ilaçlar geliştirilmiştir. Halen piyasada Xarelto, pradaxa ve eliquis isminde kullanıma girmiş olan ilaçların felçten önlemede en az coumadin kadar etkin olduğu gösterilmiştir.
Atriyal fibrilasyon aynı zamanda kalp yetmezliği gelişimine zemin de hazırlamaktadır.
Atriyal Fibrilasyon Tedavisi
Atriyal fibrilasyon tedavisinin 3 temel amacı vardır.
-
Felçten korunmak: Hastanın durumuna göre uygun kan sulandırıcı ilaç ile felçten korunulur.
-
Artmış kalp hızının yavaşlatılması
-
Hastanın ritminin normal sinusal ritme dönüştürülmesi
-
Bu amaçla erken dönemde elektriksel şoklama veya ritim düzenleyici ilaçlar verilmektedir.
-
Uzun vadede hastanın tekrar atriyal fibrilsyona girmemesi için ilaç veya AF ablasyon işlemi uygulanır.
-

